Biliyorum, “malumun ilamı“ ama yine de anımsatmakta yarar var. Çünkü bu iki ülkenin İsrail’le ilişkileri kamuoyundan yavaş yavaş tepkiye yol açıyor. “Basra harab“ olduktan sonra pek de önemi yok denebilir ama bundan sonrası için belki ülkelerinin savaş makinelerini durdurabilirler kitleler. Bir umut işte.
Önceki gün, aralarında üç İngiliz ile bir ABD vatandaşının da bulunduğu yedi World Central Kitchen (WCK) yardım görevlisinden oluşan ekibin, yardımları dağıttıktan sonra Gazze kıyısında İsrail ordusu tarafından öldürülmesi, binlerce Filistinli ile empati yapılmasına yol açtı. İsrail’in savaşın tüm kurallarını çiğneyen iğrenç bir soykırım yaptığı konusunda kuşku kalmadı artık.
Önceleri İsrail’in hukuku ihlal ettiğinden endişelenmekle yetinenler bugün artık ciddi bir tutumun alınmasını istiyor. Dün İngiltere’de 600’den fazla faal ya da emekli hukukçu ile akademisyenler Başbakan Rishi Sunak’a tam 17 sayfalık bir mektup yazdı. Mektuba imza atanlar arasında üç eski Yüksek Mahkeme yargıcı da var.
Mektupta, Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım riskinin makul olduğu yönündeki görüşü göz önüne alındığında, İngiltere’nin yasal olarak bu durumun devam etmesini engellemekle yükümlü olduğu belirtiliyor. İngiltere yükümlülüğünü getirebilir mi gerçekten? İngiliz hükümeti 2008 yılından bu yana İsrail’e 570 milyon sterlinden fazla silahla askeri malzeme sattı. Savunma Bakanı Grant Shapps daha önce Kasım ayında yaptığı açıklamada İngiltere’nin İsrail’e 2022 yılında yaklaşık 42 milyon sterlinlik savunma yardımı ihraç ettiğini söylemişti. Böyle büyük bir pazarı gözden çıkarabilir mi İngiltere? Tabii ki hayır.
Eski Yüksek Mahkeme Başkanı Lady Hale‘in Gazze’deki durumun kötüleşmesi, Uluslararası Adalet Divanı’nın ‘makul bir soykırım riski’ olduğu sonucuna varmasının İngiltere’nin bu ülkeye silah satışını askıya almasını zorunlu kıldığını söylemesi de bir anlam ifade eder mi emin değilim.
Kitlelerin tepkisini önemserim. Ama bu her zaman onu çok da değerli bulduğum anlamına gelmez. Kusura bakılmasın, İngiltere kamuoyunun İsrail-Hamas savaşının başladığı dönemde İsrail’e duyduğu yüzde 62’lik sempatininin bugün yüzde 53’e düşmesi doğrusu umurumda değil. Sempati yüzde 53’e indi diye göbek atacak halim yok, bu rakam rezaleti gözler önüne sermeye yetiyor. 32 bin insan ölmüş hala yüzde 50’den fazla destek var İsrail’e. İngilizler artık Filistinlilere daha fazla sempati duyuyormuş bu arada. 7 Ekim’den sonra yüzde 15’lik düşük sempati oranında yüzde 13’lük bir artış kaydedilmiş. Aman ne büyük lütuf.
ABD, İsrail’in cinayetlerinin diğer ortağı. Daha dün yardım görevlisi bir ABD vatandaşı öldürüldü İsrail tarafından, Joe Biden “olaydan üzüntü, öfke duyduğunu” açıkladı. Washington Post’un haberine göre, 1.000’den fazla MK82 500 kiloluk bomba, 1.000’den fazla küçük çaplı bomba ile MK80 bombalarının fünyeleri yakında İsrail Savunma Kuvvetlerine devredilecek.
İkiyüzlü bir dünyadayız. “Din kardeşim” deyip ağlama numaraları yapanlar İsrail’le ticaret yapmayı sürdürüyor. Vatandaşının İsrail tarafından öldürülüşüne üzüldüğünü söyleyen Biden, İsrail’ê silah satmayı sürdürüyor. Üç vatandaşı İsrail tarafından öldürülen İngiltere İsrail’e silah satışını sürdürüyor. Çok ikiyüzlü bir dünya bu.
Devlet adamı olsam belki silah satışını, ticari gemilerin gidişini engelleyemeyebilirim, ama “Amerikan Yahudi Kongresi”nden ‘Yahudi Cesaret Madalyası’ almışsam, onu geri verirdim hiç değilse.
Ağlarken ciddiye alınmayı isteyecek yüzüm olurdu hiç değilse.