Bilim insanlarının Antarktika’daki buzullarda yaşanan değişimin ve buz tabakasındaki hareketlerin haritalandırılması için yaptığı çalışmalarla dünyanın geleceği için çözüm aranıyor.
Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleştiren, 24 kişilik bilim heyetinin yer aldığı 8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi, 36 gün süren başarılı çalışmalarla tamamlandı.
Sefere katılan bilim insanları, yıllardır araştırdıkları en önemli konulardan biri olan deniz buzu ve buzul takipleri sonucunda buzların içindeki saklı bilgilere ulaşmayı hedefledi. Dünyanın farklı dönemlerindeki buzul oluşum süreçlerini de inceleyen bilim insanları, buzların içindeki yaşamı çözebilirlerse dünyanın geleceğini daha iyi anlayacaklarını düşünüyor.
Halihazırda büyük kısmı Antarktika ve Grönland’da bulunan buzullar, gezegenin en büyük tatlı su kaynağı olması sebebiyle dünyanın geleceği için önemli rol oynuyor. Yeryüzündeki tatlı su kaynağının yüzde 75’lik kısmının Antarktika’da bulunduğu biliniyor.
Buz dağları, buzullardan kopmuş, yüzer ya da deniz tabanına oturmuş olarak bilinen ve isimlendirilen şekilleriyle 7 ayrı tipte gözlemlenebiliyor. Sivri tepeli, kubbe, aşınmış, havuzlu, eğimli, tabla ve blok buz dağı şeklinde görüntülere sahip buz dağları, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi ve Avrupa Uzay Ajansı gibi kurumlar tarafından izleme programlarıyla da takip ediliyor.
“Kar ve buzul alanlardaki erimelerin yıllara oranla farklılıklarını ortaya koyduk”
8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Koordinatörü Prof. Dr. Burcu Özsoy, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, yüksek lisans eğitimine başladığı günden beri buzullar ve buz dağlarıyla ilgili uydu verileriyle çalışmalar yaptığını söyledi.
Gidemedikleri veya sürekli gözlemleyemedikleri çok büyük alanların uzun zamanlı verilerle izlenmesinde uzaktan algılama imkanlarını kullandıklarını dile getiren Özsoy, 20 yıl boyunca yürüttüğü çalışmalara son yıllarda hızla eriyen buzulları da eklediğini ifade etti.
Özsoy, kendisi gibi öğrencilerini de kutup alanındaki çalışmalara yönlendirdiğini belirterek, “Bu sene de önceki yılların devamı niteliğindeki çalışmamızla İHA ve uydu tabanlı sistemlerle kar ve buzul alanlardaki erimelerin yıllara oranla farklılıklarını ortaya koyduk. Bu projenin çıktıları, Antarktika’daki kar ve buzul alanlarının sürekli olarak izlenmesi ve iklim modellerinin güncellenmesi, gelecekteki değişikliklerin tahmin edilmesi için çok önemli.” diye konuştu.
“Buz kütlesi, aslında dünyanın bütün verilerini içinde saklıyor”
8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Lideri Prof. Dr. Ersan Başar da buzulların nasıl oluştuğundan, farklı yapılarından, ekosistemi nasıl hareketlendirdiklerinden ve son yıllarda buzullarda yaşanan erimeden bahsetti.
Üzerindeki buz kütlesinin aslında dünyanın bütün verilerini içinde sakladığını ifade eden Başar, “Bunun içinde mineraller, bakteriler, canlılar, farklı ekosistemler sabit olarak kalarak günümüze kadar formlarını koruyabilmişler ve bazı ekosistemler oluşturmuşlar.” dedi.
Başar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buzulun içinde bulunan mineral maddeler, bakteriler, zaman içinde erimeyle birlikte etrafına dökülüyor ve birçok canlı da bunlardan beslenerek bir ekosistemle okyanusa doğru hareket ediyorlar. Bu buz dağlarının farklı tiplerine rastlayabiliyoruz. Buz dağları, buzul oluşumu sırasında hızlı bir şekilde yüksek basınç altında donmuş ise renklerinde farklılıklar görebiliyoruz.”
“Yerküre üzerindeki beyaz alanlar azaldığı için güneşin dünyamızı ısıtması artıyor”
Buz dağına yaklaşıldığında gazoz şişesi açıldığında çıkan köpükler gibi hava kabarcıklarının çıktığının görüldüğüne dikkati çeken Başar, buz oluşumu sırasında havanın sıkışarak kabarcıklar oluşturduğunu, bu kabarcıkların o buzul kaç milyon yıl önce oluşmuşsa o anki atmosferik veriyi gaz olarak dışarıya çıkardığını dile getirdi.
Ersan Başar, “Yerküre üzerindeki beyaz alanlar azaldığı için güneşin dünyamızı ısıtması artıyor ve böylelikle birbirini tetikleyen, domino taşı etkisi yapan bir sürecin içine giriyoruz. Özellikle Antarktika’da bir buz kütlesinin buz dağı olarak okyanusa gelmesi bizim henüz daha bilmediğimiz birçok minerali, bakteriyi, canlıyı sistem içine sokuyor. Aslında biz onları çözebilsek, bir buzul çağından kalan o buz parçasının içindeki hayatı çözebilirsek, içindeki gazları, mineralleri ve yaşamı çözebilirsek hayatın gerçeğini daha iyi anlayabileceğiz.”
“Küresel iklim değişikliğinin etkilerini net bir şekilde gözlemledik”
İstanbul Teknik Üniversitesi Geomatik Mühendisliği Bölümü de İHA ve uydu tabanlı gözlemlerle kar ve buzul alanlarında önemli miktarda erime tespit etti. Antarktika’da yıllardır uydu izleme programlarıyla projelerini yürüten ekip, Türkiye’nin bilimsel araştırma kampının da bulunduğu Antarktika Horseshoe Adası’ndaki erimeyi gösteren uydu görüntülerini yayınladı.
İTÜ Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Oğuz Selbesoğlu, Horseshoe Adası ve çevresinde yaptıkları araştırmalarda, küresel iklim değişikliğinin etkilerini net bir şekilde gözlemleyebildiklerini söyledi.
Selbesoğlu, “Son 5 yılda yoğunlaşarak devam eden izleme çalışmalarımızdan elde edilen veriler, buzul ve kar alanlarında alarm verici derecede erimelerin yaşandığını ortaya koydu. 2022 ve 2023 yıllarında sadece Horseshoe Adası’nda, özellikle kıyı alanlarda daha fazla olmak üzere yaklaşık yüzde 11 buzul kaybı kaydedilmiştir.” diye konuştu.